Haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil mi, yoksa 6 gün çalışma 1.5 gün tatil mi daha verimli olur?



Haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil mi, yoksa 6 gün çalışma 1.5 gün tatil mi daha verimli olur?

Merhaba,

Belki duymuşsunuzdur. Rusya'da yeni sunulan yasa tasarısıyla haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil modeline geçiyor. Bilindiği üzere İsveç'te de günde 6 saat mesai oluyor. Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkelerde öğleden sonra siesta oluyor ve devlet daireleri dahil kapalı. Yani elin kapitalisti de komünisti de iş yaşamında kartları yeniden dağıtıyor!

Günümüz iş dünyasında hala daha 1950'lerden kalma modelle iş yapılması ilginç. Yani bundan 70 yıl öncesinde Henry Ford'un ortaya attığı modelde 8 saat uyu, 8 saat çalış, 8 saat dinlen modeli 2019 artık pek işlemiyor. (Günde 8 saat mesai kavramının ortaya çıkışıyla ilgili Henry Ford yazımı blogtan okuyabilirsiniz)

Günümüz hız ve tüketim çağı. Netflix'de izlenecek o kadar dizi ve film, okunacak o kadar kitap, izlenecek o kadar film, oynanacak o kadar oyun, gezilecek o kadar yer ve ülke var ki 8-6 kalıbı arasında preslenen insanlar zincirlerini bir türlü kıramıyor ve kendi kaçış rampalarını oluşturuyorlar. Mesela bizzat ben dahil bir çok tanıdığım iş yaşamından arta kendilerine kalan zaman o kadar kısıtlı olduğu için uykularından fedakarlık ederek 1'e 2'ye kadar Netflix izliyorlar.

Belki duymuşsunuzdur Türkiye 38 adet OECD ülkeleri arasında mesai saatleri en fazla ve en uzun çalışan ülkeler arasında ilk sırada. Peki Meksika'dan bile beter durumda en uzun ve en çok çalışan ülke olarak verimliliğimiz ne durumda? Bal yapmayan arı gibi miyiz yoksa tavşanı geçen kaplumbağa mı?

Rusya'daki haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil ve İsveç'in günde 6 saat mesai yapma olayına dönecek olursak eğer her zaman savunduğum bir durum vardır ve keşke yüksek lisansımı performans yönetimi üzerine değil de bu tez üzerine kursaydım. Türk iş dünyasında her zaman niteliğe değil niceliğe bakılıyor. Yani günde 12 saat çalışan ama yaya çalışan adam her zaman ''çok çalışan'' damgası yerken 8 saat çalışan ama az zamanda daha verimli çalışanlar göz ardı ediliyor. Konu hakkında bilimsel değerler mevcut değil ama insan psikolojisini bildiğimiz için az çok tahmin edebiliyoruz. Haftanın her 6 günü bir insanı 10 saat mesaiye diktiğinizde verimli çalıştırıyor olmuyorsunuz. Özellikle beyaz yaka olarak çalışanlar, kendinizde de deneyimleyeceğiniz üzere sabah 9'dan öğlen 12'ye kadar ayılma, kahvaltı, dedikodu faslıyla çeyrek bitiyor ve sonrasında yemeğe çıkılıyor. Yemekten sonrada saat 3'e kadar kahve, çay, dedikodu ve yemek sonrası çöken uyku mahmurluğuyla saat 3 ediliyor. Saat 3'ten sonrada 6'ya kadar toparlanma ve bir göz saatte de paydos ve servis saatini bekleyerek gün bitiyor. Yapılacak tüm işlerde de insan psikolojisi olarak ''ne de olsa günde 10 saat buradayım bir ara yaparım'' psikolojisine giriliyor. Özellikle ülkenin yarısı da cumartesi mesai yaptığı için %20 verimle günde 10 saat ve cumartesi de aynı iş yerinde tutulunca verimli çalışmıyor. Bunun yerine Rusya'da da üzerine kurulan tez gibi siz insanları 6.30'da dikip 8'de işyerine getirmek yerine uykusunu almış bir şekilde uyanmaya ve insancıl saatte çalışmasına olanak tanırsanız hem insanlar günde 10 saat değil de 6 saat mesaide olacağının farkında olup kısıtlı zamanda daha verimli çalışıyorlar hem de kendi hobisi, ailesine vakit ayırdığı için daha motive olmuş, çalışan bağlılığı sağlanmış ve %80 performansla çalışan yakalamış oluyorsunuz. Unutmayın ne kadar ekmek o kadar köfte!

Nalına vurduk şimdi de biraz mıhına vuralım...

Peki biz ülkemizde böyle güzel ütopyaları görür müyüz? Şahsen ben 31 yaşındayım ve bunu göreceğime inanmıyorum. Belki bir 50 sene sonra ancak her işyerinde haftasonu tatil moduna geçiş yapabiliriz. Onun dışında her ne kadar günümüz z kuşağı iş dünyasında yabana atılsa da bu düzeni değiştirecek olan isim bence onlar olacak. Şuanki koca holdingten mahalle esnafına, tekstil fasoncusundan ülkenin en büyük lojistik firmasına kadar tüm işverenler x veya babyboom kuşağı. Yani x kuşağının ''çalışmak için yaşamak'' bakış açısı yıkılmadığı sürece bu iş zor. Y kuşağı olarak bizde ara kuşakta olduğumuz için bizi pas geçecek ve çalışmak için yaşamaktan ''yaşamak için çalışmak'' felsefesini benimseyen z kuşağı patron oğulları yönetime geçmeye başladıkça 8-6 cumartesi yarım gün kalesi yıkılacak. Yani geleceğimizi kurtaracaksa Berkecanlar, Itırsular kurtaracak :)

Üzerine koca bir tez yazılacak olan haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil mi, yoksa 6 gün çalışma 1.5 gün tatil mi daha verimli olur tartışmasında bence kazanan belli. Rusya'yı bu güzel atılımı için tebrik eder, yazıyı daha fazla uzatmadan konuyu en güzel tarif eden bir Rus atasözü yorumuyla noktalıyorum.

"Cumartesi günü eşekler ve Türkler çalışır , pazar günü sadece Türkler çalışır. "

Saygılarımla,
iKMania










0 comments:

Renklere Göre Kişilik Analizi




Renklere Göre Kişilik Analizi
Merhaba,

Uzun süredir hem iş hem özel hayat yoğunluğundan dolayı uzun süre kalemim düşüncelerimi cümlelere dökmekten alıkoydu. Susuz geçen çöl vahasında suya kavuşmak için enerji depolaması açısından konuk yazar desteği aldım.  İşe Alım Uzmanı Eda Akar bundan sonraki süreçte kendi yazılarıyla destek sağlayacaktır. İlk blog yazısını aşağıdan okuyabilirsiniz.

Ben de en kısa sürede ‘’Koşu Sporunda Performans Değerlendirme’’ ile ilgili bir yazıyı kaleme alacağım.

Renginize Göre Karakter Analiziniz. İş Dünyasında ki Yerinizi Belirlemede Karakter Renginizin Önemi

Renkler kadar karakterimizi ortaya çıkaran başka bir şey daha olmadığı araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır, üzerimizde ki etkilerini ise hayatımızın her alanında görebilmeye hazırlıklı olun! Özellikle de iş dünyasında ki karakterinizin hangi renk olduğunu merak ediyorsanız bu yazı  tam da size göre.

Renklerin karakterimizde ki psikolojik ve fiziksel özellikleri ortaya çıkarma gibi bir  gücü olduğunu daha önce hiç duymuş muydunuz veya test etmiş miydiniz ?

İşte tam da bu sırada yapılan araştırmalardan yola çıkarak günümüzde ki  insan kaynakları birimlerinde kullanılan çoğu kişilik envanterlerinin renk uyumlarını ortaya çıkarmakta ve başvurmuş olduğunuz pozisyona uygunluğunuzu kontrol etmek için kullanılmaktadır.

Peki sizin iş dünyasında ki renk karakteriniz sizce nedir? Gelin hep birlikte bunu öğrenelim .

Araştırmalara göre karakter renklerimiz dört ana renk üzerinde toplanmıştır.

Kırmızı Renk İçin ;

·         Sosyallik
·         Zorlukların üstesinden pratik çözümler ile gelinmesi
·         Rekabetçi
·         Zaman yönetimi
·         Eleştirilere açık olmaması fakat karşısında ki eleştirmeyi sevmesi
·         Hırslı aynı zamanda akıcı konuşmaları ile ün salması
·         Kontrol mekanizmasını elinde tutmaları
·         Öz güvenlerinin bir hayli yüksek oluşu
·         Çok yönlü olup aynı anda bir çok işe konsantre olabilmeleri ,

Başlıca özellikleri arasındadır.

Kırmızı bir karaktere sahip iseniz dominant ve lider sınıf kadrosunun içinde yer almakta olup, zorlayıcı ortamlarda konuya egemen olma davranışını benimseyen ‘’zorluklara rağmen’’ başarmayı seven bir tutum ortaya koyabilirler.İtici gücü ve rekabet ortamını çok seven bireyler olup güçlerini işlerinde sorgulayıcı bir yapıya büründürerek devam ettirirler.İletişim sırasında durum ve olaylar kendi standartlarına uymadıkları taktirde eleştirme özelliklerini devreye sokmaktan hiç çekinmezler.

Bu yapıya sahip biri olduğunuzu düşünüyor iseniz liderlik vasfınızı kullanabileceğiniz alanlara yönelmeniz başarıya kolay ulaşmanızı sağlayacaktır.

Sarı Renk İçin ;

·         Hareketli
·         Çalışma düzenlerinin genellikle dağınık olması
·         Sevecen yapıda olmaları
·         Çalışan bireylerle aralarının iyi olması
·         Dış görünüşlerine önem vermeleri
·         Duygusal yapıda olup hayal kurmayı sevmeleri
·         Mutlu, uyumlu, takım çalışmalarına yatkın kişiler olmaları
·         Stratejik düşüncelerde ön plana çıkmaları.

Başlıca özellikleri arasındadır.

Sarı bir karaktere sahip iseniz yaratıcılık ve eğlence sektörü içersinde yer almanız gerektiği anlamına gelmektedir. İletişim alanında insanlarla kolay bir bağ kurabilirler, sezgilerini ve deneyimlerini iş dünyasında ki adaptasyon süreçlerinde kullanabilirler. Etkileyici konuşmalarıyla, eğlenceli tavırlarıyla birlikte iş arkadaşları tarafından dikkat çeken bireyler olarak da tanımlanabilirler.
Bu karakterde olduğunuzu düşünüyor iseniz İz Bırakan bir tarafınızın olduğunu sakın unutmayınız. Çalıştığınız birimlerin dinamik bir yapıya sahip olması motivasyonunuz sürekliliğini sağlayacaktır. Bu durumlarda daha çok sarı renkte ki karakterlerimiz için İnsan Kaynakları, Turizm ve Otelcilik, Tercümanlık, Psikoloji v.b gibi alanlarda çalışmalarının kendileri için doğru adımlar olabileceği yönündedir.

Yeşil Renk İçin ;

·         İşlerine ve yaptıkları göreve sadık bireyler olarak bilinirler
·         Onları anlamak diğer karakter özelliğine sahip kişilere göre daha zordur
·         İçe dönük bir yapıya sahiplerdir.
·         Hayır demeyi pek sevmezler
·         Başladıkları işi yarıda bırakmazlar gerekirse kimse demeden mesai yapabilirler
·         Bilinçli, heyecanlı, güvenilir bireylerdir
·         Aile yapısına ve takım uyumuna çok değer verirler
·         Hizmet sektörü, destek sektörü olan için uygun iş alanları kategorisine girer.

Başlıca özellikleri arasındadır.

Yeşil bir karaktere sahip iseniz barışçıl, planlamacı ve organizasyonel bir yapının içerisinde yer alması gerekmektedir.Olumlu ortamlarda statülerinin ve devamlılıklarının sağlanmaları için barışçıl bir davranış içerisinde olurlar, takımlarına uyumlu bir çalışma biçimi beslerler, dağınıklıktan hiç hoşlanmazlar ve çalışma ortamlarının düzenliliğini de kendileri sağlarlar.Kendi işlerini kendileri yapar ,başkalarına bu konuda güvenmezler. Çalışma disiplini konusunda çok titizdirler.

Bu karaktere sahip olduğunuzu düşünüyor iseniz takım içerisinde dinamik olabilecek biri olduğunuzun göstergesidir diyebiliriz.Takım içi çalışmalarının başında sizin liderliğiniz ile yönetilebilecek bir ruha sahip olduğunuzu unutmayın derim.

Mavi

·         Mükemmelliyetçi bireylerden oluşur
·         Mantıksal yanları baskındır
·         Özenli, düzenli ve dağınıklığı sevmeyen yapıları ile bilinirler
·         Analitik ve profesyoneldir
·         Kolay kolay birine güvenmeyi tercih etmezler
·         Hayatlarını planlı ve programlı yaşamayı tercih ederler
·         Yeteneklilerdir, aynı zamanda titiz çalışmayı severler
·         Hatalarını çabuk fark ederler ve anında çözüme kavuştururlar

Başlıca özellikleri arasında yer alır.

Mavi bir karaktere sahip iseniz kurallara bağlı, disiplinli, mantıklı ve uyumlu bir yapının içinde yer almanız gerekmektedir. Kurallara ve düzene uyumlu aynı zamanda yanlış yapmaktan kaçan bir davranışı benimseyerek çatışmayı sevmeyen bir yapının içinde olmayı tercih ederler.Çalışırken de kuralların , yetkilerin kesin olarak belirlenmesi ve işleyişin bu düzen içinde ilerlemesi çok önemlidir.
Bu karaktere sahip biri olduğunuzu düşünüyor iseniz kesinlikle disiplinize olmuş bir yapının içinde kurallara bağlı olarak çalışan ve ciddiyeti hiçbir zaman kaybetmeyecek yapılarda ki iş unsurları içerisinde bulunmanızın sizin için daha faydalı olacağını söylemek isterim. Muhasebe, Avukatlık , İhracat ve İthalat alanlarında bulunuyor olmanız sizi mutlu edebilir.

Bu analizlerimizden yola çıkarak ‘’Başarı ve mutluluk hangi renk olduğumuz ve hangi renk eylemlerde olduğumuza bağlı diyoruz” bu yüzden;

İşe alım süreçlerinde insan kaynakları birimleri bu ve buna benzer birçok kişilik envanteri testlerini uygulayarak, adayları kategorize ederek o işe uygunluğunu ölçmeye çalışmaktadırlar. Öncelikle kendi karakter analizinizi yaparak işe alım mülakatlarında o işe uygunluğunuzu testleriniz yapılmadan önce kendinizi gösterme fırsatı yakalayarak karakterinizin uygunluğunu gözler önüne serebilirsiniz. Bu durum sizi diğer adaylardan farklı kılacaktır.

Diğer taraftan içinizde diğer renklerin özelliklerini de barındırdığınızı hissediyorsanız baskın ve çekinik olan taraflarınızı ayırt etmeniz gerekecektir. Bunu fark ettiğinizde daha doğru adımlarla ilerleyeceğinizi görüyor olacaksınız.

Kariyer Hayatınızda Başarılar Dilerim,
Saygılarımla,
Eda Akar
İşe Alım Uzmanı


0 comments:

20 bin TL ile Kurulabilecek İş Fikirleri



20 bin TL ile Kurulabilecek İş Fikirleri

Merhaba. Öncelikle baştan belirteyim yatırım tavsiyesi değildir. (YTD)Kariyer koçu ve insan kaynakları olarak çalışıyorum. Maalesef görüşmeye gelen her 10 adaydan 9'unun işten ayrılma nedeni firmaların ekonomik nedenlerle işten çıkarma yapması. Şuan ülkedeki şartlar öyle bir duruma geldi ki insanlar para kazanmak için iş kurmuyor, para kazanmaktan umudu kestikleri için iş kuruyorlar. Yani herhangi bir şirkette işe alınmadıkları için kendi şirketlerini kurmak istiyorlar.

Yaptığım ve elde ettiğim gözlemler neticesinde;

- Eğer bir yeteneğiniz varsa ve zanaatkârsanız hiç şüphesiz (terzi, kuaför, berber gibi) zaten o paraya yapacağınız iş dükkân açmak.

- Keza dans etmeyi seviyorsanız ve bu yönde ilerleyip sosyal Latin danslar ve düğün dansları gibi bir kurs açabilirsiniz.

- Bu para ticarete atılmak için çok cüzi bir miktar. O yüzden sıfır maliyetli ve tek gideri bir laptop ve internet gideri olan bilgisayar programcılığı veya yazılım öğrenip gerek mobil oyun gerek diğer yazılımla ilgili bir iş kurabilirsiniz. Yazılımcı, mobil oyun geliştirme hususuyla ilgili daha sonra çok detaylı bir yazı yazacağım.

- O paraya çiğköfteci veya dönerci açma fikri zaten herkesin malumu.

- Eğer bir yeteneğiniz varsa gene sıfır hammadde odaklı bilginizi satabilirsiniz. Atıyorum insan kaynakları olarak danışmanlık, eğitim firması kurabilirsiniz veya bu yönde alt-yapı ve geçmişiniz varsa KOBİ mentörlüğü yapmak için bu parayı kullanabilirsiniz. Mal ve ürün satmak yerine fikrinizi ve bilginizi satmak daha öncelikli olmalı.

- Solucan oteli yetiştirme veya kültür mantarı gibi işler realite de ne getirir bilmem o yüzden paranızı o tarz işlere yatırmayın derim.

- Dediğim gibi bu para sıfırdan ticaret için çok cüzi. Bunu en iyi değerlendirmek için al sat şuan en mantıklısı. Her Türk’ün denediği gibi alibabacom’dan ucuza getirtip instagramda satmak işlerini birde siz deneyebilirsiniz. Yalnız burada da kritik nokta ben hepsiburada. com’a rakip olacağım derseniz 3. ayda batmanıza kefilim. Onun yerine spesifik bir ürünle instagram'dan satışa yöne bilirsiniz. Örneğin saatler, parfüm gibi gibi.

- Keza kadınlara ağırlıklı olarak yoga kursu açabilirsiniz. Sevgiliniz varsa veya siz kız iseniz bu parayı yoga kursu açarak değerlendirebilirsiniz.

- Uygun fiyata franchise veren firmaları araştırabilirsiniz.

- Butik kahveci veya şirin cafe açıp daha önce bu yolu deneyerek batmış olan 1000 kişiye ek olarak 1001. kişi siz olabilirsiniz.

- Bu paranın belli kısmıyla kendinize yatırım yapıp web designer kurslarını araştırabilirsiniz. Sosyal medya yönetimi, seo yönetimi veya web designer kurslarından birini seçip o yolda önce freelance işlerde çalışıp kalan parayı reklama yatırabilirsiniz.

- Kafası ticarete basan ve tekstil işlerinden anlayan birisiyle ortak olup fason açabilirsiniz. Bakmayın piyasa çok kötü olsa da ülkeyi kurtaracak olan üretim ve tekstildir. Tekstil fason firması açarak parayı değerlendirebilirsiniz.

- Bu söyleyeceğim espri amaçlı değildir. Kendinize güveniyorsanız veya daha teknik ve kavram olarak bu paraya Prof. ekipman alıp youtube kanalı açabilirsiniz. Meselâ yeni teknoloji ürünleri, cep telefonlarını inceleyip donanimhaber.com’ da yayınlayabilirsiniz. Mesut Çevik’in dediğine göre bu yolla kanalda 2 kişi işe başlamış.

Bu ekonomik dar boğazda çözüm Kobilerin elinde yatıyor. Keşke ekonomi iyi olsa da kimse üçe beşe bakmayıp şirket açabilse, iş kurabilse ve girişimcilik yapabilse. Bu noktada devletin de biraz insaflı olması gerekiyor. Zaten zor şartlarda girişimcilik yapan adama birde devlet girişiyor ve her ay sıfır kazancınız olsa da sizden almaya devam ediyor. Yaptığınız veya yapacağınız her işte görünmez ortağın devlet olduğunu unutmayın ve karınızın %40'ını devlet için çalıştığınızı unutmayın.

Son dipnotu vereyim: Altın işletme kuralıdır.

- İş kurma masrafları sonrasında cebinizde en az 12 aylık giderlerinizi karşılayacak maddi gücünüz olsun. İşletmenizin ilk 6 ayda kara geçmemesi olası. Eğer siz ben 1. aydan para kazanmaya başlarım derseniz hiç ticarete atılmayın batarsınız. 

Saygılarımla,
iKMania


0 comments:

Türkiye'de Girişimcilik



Türkiye'de Girişimcilik.
Merhaba. Teknoseyir editörlerinden Murat Gamsız'ın en büyük hobisi Kadıköy'de açılıp kapanan mekânların fotoğrafını çekmek.
Daha önce hiç start-up kurmadım ama gözlemlerim kadarıyla en büyük hayali KPSS’de memur olmak olan bu ülke için girişimcilik ve ticaret okullarda ders olarak gösterilmeli.
Adam Bursa Köftecisi diye mekân açıyor. 6 ay zor dayanıp batıyor aynı mekâna bu sefer Akhisar Köftecisi diye yeni birisi mekan açıyor. O da 8 ay sonra batıyor.
Meselâ şuan İstanbul da lokmacı revaçta. Adam Lokmada diye mekan açıyor. Dükkan tuttu diye hemen 3 milyon kişi yanına Lokmella, Lokmatella diye aynı mekanı açıyor. İlk açılan ilk batıyor sonra hepsi batıyor.
Saygılarımla,
iKMania


0 comments:

Son 5 yılda 1.1 milyon üniversitelinin okulu bırakması



Son 5 yılda 1.1 milyon üniversitelinin okulu bırakması

Merhaba. Geçenlerde son 5 yılda 1.1 milyon üniversitelinin okulu bıraktığı haberini okudum.

Yazıyı 2 bölüme ayıracağım.

Öncelikle ailelere şunu hatırlatayım. Ülkede sanırım şuan 216 üniversite var. Bugünün üniversite diploması 30 sene öncenin lise diplomasından farksız olduğu için artık çocukları illa ki üniversiteye zorlamayın. Çocuğunuz zanaata yatkınsa o tarzda mesleğe yönelebilir. Örneğin dansa yetkinliği varsa bırakın 4 yıl istemediği bölümde okumak yerine dans eğitmeni olsun belki kendi yerini açar. Keza tekstilden örnek vereyim. Eğer 4 yılda kendini iyice geliştirip, ingilizcenin yanina artı bir dil katmak yerine yaya yaya batak ve king oynayarak bitirecekse hiç mühendislik okumayıp ya tekstil ön lisans okuması veya tekstil meslek lisesini bitirmesi daha mantıklı. Meslek lisesi bitirip sıfırdan alaylı olarak mutlaktan pişerek geçireceği 4 yılda belki kendi fason işletmesini kurarak 4 yıllık tekstil mühendisi öğrencisini asgari ücretten 100 TL farkla yanında işe alabilir.

Bu örnek diğer tüm sektörlere uyarlanabilir. Keza ülkede ilk 10.000’deki adamın da iş garantisi kalmadı. Özellikle üniversite öğrencilerine koçluk yaptığım dönemlerde ağızlarından çıkan bir cümle çok önemli. Okul ve akademisyenler bize öyle bir gaz veriyor ki sanıyoruz 4 yıllık işletmeyi bitirdiğimiz günün ertesinde şirketlerde CEO olarak işe başlayacağız diyorlar. Gerçek iş yaşamına atılınca da 1 sene işsiz dolaştıktan sonra girecekleri şirkette onlara sunulan ücretin asgari ücretten 100 TL fazla olduğunu öğrenince 2.defa yıkılıyorlar.

Örnekler çoğaltılabilir uzatmaya gerek yok. Sözün özü üniversite okumak yerine meslek yüksek okulu okumak veya meslek lisesi okuyarak sektörde kalifiye operatör ve ara eleman olmak çok daha mantıklı. En azından liseyi bitirince işin hazır. Diğer taraftan üniversite okuyarak geçirdiğin 4 sene sonunda işin garanti değil.

Öğrencilere de şunu hatırlatayım. Her ne kadar iş ilanlarında açık açık ayrımcılık yapmak suç olsa da (Örneğin aöfliler başvuramaz) şirketler artik arka planda Sütçü İmam'da İşletme okuyanla ODTÜ İşletme okuyan birisini daha ilana başvuru aşamasında eliyorlar. Sen de Kayseri Üniversitesi Patates Yetiştirme Mühendisliği diplomasıyla üniversiteli işsizler ordusuna katılıyorsun.

Eğer bir yetkinliğin varsa bir tane laptop al yazılım, bilişim, mobil oyun geliştiriciliği, steam oyun geliştiriciliği gibi kursları araştır veya Ubisoft gibi global şirketlerin ilanlarını takip et.

Pazar araştırma şirketi Newzoo’nun yaptığı araştırma sonucunda hazırladığı 2018 Küresel Oyun Pazarı Raporu’ndaki veriler, Türkiye’deki oyun pazarının 1 milyar dolar büyüklüğe yaklaştığını gösteriyormuş.

Saygılarımla,
iKMania




0 comments: