• Cv hazırlamanın püf noktaları

    Olmak ya da olmamak arasında sadece 6 saniyeniz var desem. Peki, bu 6 saniye ne anlama geliyor...

  • Kariyer Haritası Nasıl Hazırlanır

    Evet bakalım gençler, kendini genç hissedenler ve sevgili y kuşağı. Bu seferki insan kaynakları yazımızda kariyer planlaması nedir, kariyer haritası nasıl çizilir bunu öğreneceğiz. Her zaman dile getirdiğim üzere kariyerinizi şekillendirmeye daha üniversite sınavına hazırlanma aşamasında başlamanız gerektiğini söylüyorum size. Çok basit düşünün;...

  • İşe İade Davası

    Nerede bir cümle içinde ''işe iade'' kelimeleri geçerse orada akan sular durulmalı. Bu konu hem işçi hem de işverenler açısından dipsiz bir kuyuya benzer. Belkide iş hukuku konusunun en önemli konu başlığı ''işe iade davasıdır''...

  • Stres Mülakatı

    tres mülakatı; mülakat teknikleri içinde her iki tarafı oldukça geren belkide tek mülakat tekniğidir bu. Google'a ''stres mülakatı nasıl yapılır'' diye aratacak derecede kırmızı çizgiler içeren ve konunun uzmanları tarafından yapılması elzem bir mülakattır. Peki bu mülakat hangi meslekler için uygulanır?...

  • Kariyer.net Taktikleri

    Kariyer.net’te bir ilana ortalama 2500 başvuru geliyor. Ortalama belirtiğim bu rakam 3000’leri buluyor büyük şehir ilanlarında. Bu binlerce kişi arasında kaybolmamak için gerekli birkaç tüyoyu sizinle paylaşayaım istiyorum. ...

Konfor Alanı

0 comments


 Standartı yakalamak  > Konfor Alanı 

Bakmayın atanamamış Tedx konuşmacısı gibi CEO'larin bu konfor alanı takıntılarına. 

Hayatta iş yaşamı dahil olmak üzere spor hayatımda bile bir felsefem vardır: Tekerlek dönüyorsa çomak sokma!

Günümüzde hele bu ekonomik konjonktürde millet o konfor alanını yakalamak için bile zaten yıllarını heba ediyor.

Şahsi fikrim "bir rutininiz olsun" insan bünyesi için hergün yeni bilinmemezlik, bilinen güvenli limandan daha fazla stres yaratıyor. Bilinmemezlik stres yaratır, bizde stres istemiyoruz. Yani insan beyni aynı belli ritüellere sahip olunca hayat kalitesini yakalıyor.

Siz bir hayalin peşinden koşup illa ki vücudunuza yaşatacağınız konfor alaninizdan çıkma stresi emin olun hergün aynı rutininizi yapmaktan daha zararlıdır. Hayat kalitesi de stresi azaltinca artar.

Açıkçası halk dilinde de nedir bu konfor alanı muhabbeti derseniz de; mevcut çalıştığınız işyeri haricinde başka bir firmadan teklif gelmesi halinde işinizi değiştirmeli mi değiştirmemeli mi olayıdır. Sadece maaştan bağımsız bir şekilde bunun milyon tane referansi vardır. 

Kapatmadan önce bu konfor alanı muhabbetinde Leicester Üniversitesinde bir araştırma yapılmış:


Araştırma da insanlar konfor alanlarını terk ettiklerinde 'optimal performansları' neredeyse hiçbir zaman artmıyor. Hatta empirik kanıtlar gösteriyor ki bir insan konfor alanınndan ne kadar uzaklaşırsa performansı o kadar düşüyor.


Saygılarımla,
iKMania



Devamını oku... »

Beyaz Yakalı Koşucu

0 comments


Beyaz Yakalı Koşucu


Özellikle genel spor çatısı altında Running kültüründe bu sporu yapanların %95'i hobi amaçlı yapmakta ve koşudan maddi bir beklenti en azından geçimini sağlayacak düzenli gelirli bir iş olarak yapmamakta.


Fatih Topçu gibi AslaDurma mahlasiyla sponsor geliri veya Türk elit atlet statüsüne çıkıp Running Coach'luk yaparak geçimini sağlayan kişiler zaten bir elin 5 parmağını geçmez. 

Bir noktada akşam 18:00'dan sonra piste vardığınızda kurumsal takım elbiseyi çıkarıp spor ayakkabinizi giymenin ekstra terapi niteliği olmaktadir.

Mesela ben yazları hergün 5:30'da kalkıp mesai öncesi antrenman ve kışları da 18:00'dan sonra antrenmana gidiyorum. 

- Peki bu zor olmuyor mu?

- Herhangi bir başka işte çalışmayıp 24 saatini koşmaya ayirabilsen daha rahat olmaz mı?

- Bütün gününü spora ayırabilecek birisiyle kısıtlı zamanda antrenman yapan birisinin avantaj/dezavantaji olmuyor mu?

Benim görüşüme göre mesaili ve part time'li bu şekilde sporcu olmak daha avantajli. En büyük artısı disiplin. Hergün kalktığın saat,ise gittiğin saat, işten çıktığın saat ve antrenmanlara ayırabileceğin saat belli.

Elbet bütün gününü spora ayırabilecek birisinin en büyük artısı spor saati. Özellikle kışın istediği saatte antrenmana gidebilmekte. Bana göre de en büyük eksisi de gene bu spor saatinin bolluğu. Özellikle yazın çalışsanız da çalışmasanız da 40 derece sıcakta mecburen sabahın köründe antrenman yapıyorsunuz. Ve kışında bütün gün sizin olduğu için ha şimdi ha 10 dk sonra ha 1 saate antrenmana gidiyorum deyip disiplinsizlikte yapabilmekte.

Son olarak kapatmadan önce, şahsen hem beyaz yaka hem de vardiyalı mavi yaka işte çalışıp 2 saat 50 dakikanın altında maraton koşan meslekli maratoncular tanıyorum.

Sizin bu konuda görüşünüz nedir? 

Sizce çalışmayan birisi 8-6'li mesaide çalışan beyaz yakaya göre antrenman bakımından daha şanslı mıdır?

Saygılarımla,
iKMania


Devamını oku... »

Türkiye'de 2 Milyon Gencin Hiçbir Şey Yapmaması

0 comments


Türkiye'de 2 Milyon Gencin Hiçbir Şey Yapmaması


Merhaba,


Tüik verilerine göre Türkiye'de 2 milyon 525 gencin ne okuyor ne de çalışıyor olması. Bu kişilerin gençlik içindeki oranı ise %21,4 imiş.

2 milyon gencin bu şekildene çalişması ne okumasi ve boş boş oturması incelenmesi gereken bir durum. Bizde inceleyelim. 

Asgari ücret 17.000 TL

Hadi biz düz hesap 20.000 tl diyelim.

30 gün hiç durmadan çalışsanız 20.000tl para kazanırsınız. Eğer ev kiraysa 10.000 tl kira + fatura/yol/yemek/kiyafete gitse kenara attığınız 5000 tl ile orta üst seviye eli ayağı düzgün bir telefon almak için soluksuz 10 ay çalışmanız gerekir. Tabi 10 ay sonra almak isteyip 50.000 tl biriktiridiginiz telefonun fiyatı 50 binde sabit kalırsa.

Suan bugün iş hayatına yeni giren birisi zaten bırak ev almayı araba almayı bile unutsun.

Aklı olan tabi ki başkası için çalışırken öleceğine evde oturmayı tercih ediyor. En azından evde otururken yediğiniz ekmek dışında masrafınız yok.

iKMania


Devamını oku... »

Yoksa Siz Üniversiteleştiremediklerimizden Misiniz?

0 comments


 Yoksa siz üniversiteleştiremediklerimizden misiniz?

Merhaba,

Yüksek lisans yapmış biri olarak söyleyebilirim ki bu devirde üniversite okumak artık maliyet, zaman ve enerji kaybıdır. Artık günümüzde ODTÜ, İTÜ gibi veya doktorluk gibi bölüm ve üniversite kazanamadıktan sonra tabela üniversiteleri okumanın hiçbir faydası yoktur.

Hatta dershaneden bozma kampüsü olmayan herhangi bir iş hanında olan tabela üniversitesinde okumayı geçtim, Ankara’nın ötesindeki o Anadolu olarak geçen herhangi bir ilde ki üniversite okumak bile beyhudedir.

Gerçek yaşamdan çok basit örnek vereyim. 20 yaşında üniversite sınavına girdiniz.  X üniversitesinde tekstil mühendisliği kazandınız ve hadi bu bölümü de ya tutarsa değil de çocukluk hayal mesleğiniz olarak severek kazandınız diyelim. Hazırlık dahil 4-5 sene üniversite okudunuz. 5 sene sonunda üniversite bitti. Bu seferde 6 aylık staj süreci ve eğer erkekseniz 6 aylık kısa dönem askerlik süreci başladı. Askerlik ve staj sürecinden sonra en optimum senaryoda 1 sene iş aradınız diyelim. Etti mi size 7 yıl. Toplamda 27-28 yaşında iş hayatına atıldınız.

Aynı zaman zarfında paralel evrende sizinle liseden mezun olup 20 yaşında birisi fason tekstil imalathanesinde işe başladı diyelim. Eğer girişimci ruhu varsa bu 7 sene içerisinde sıfırdan mutfaktan yetişip kendi tekstil atölyesini kurup o 4 sene üniversite mezunu arkadaşı yanında asgari ücretle işe almak için mülakatta masanın karşı tarafına otururken görürseniz şaşırmayın.

Ezcümle, Nişantaşı Üniversitende 
White Chocolate Mocha içme dışında hayat kaygınız varsa eğer artık liseden sonra direkt iş hayatına atılmaya bakın. 4-5 sene üniversite zaman, para ve enerji kaybıdır.

iKMania


Devamını oku... »

Maraton Hazırlık Rehberi

0 comments


Maraton Hazırlık Rehberi


Likyalilar Maraton Rehberi 

Mütevazi olmaya gerek olmadığı üzere Türkçe olarak şuana kadar hazırlanmış en kapsamlı Likyalilar Maraton Rehberi çıktı.

İçerisinde farklı seviyelerde 5 farklı antrenman programından tut pace ve süre tablosuna, karbonhidrat yüklemesinden tut kürsü yapmış Likyalilardan maraton tavsiyelerine kadar detaylı bir rehber oldu.

Aşağıdaki linkten PDF şeklinde rehbere ulaşabilirsiniz. 



Devamını oku... »

1 Defa Gelinen Hayatta Sabah 8 Akşam 5 Çalışmak

0 comments



Merhaba,

İş hayatına yeni atılan 20'li yaşlarda heyecanlı ergen arkadaşlardan sıklıkla duyduğum bir söz. Bizde bundan 10 sene önce aynı yollardan geçtik. 

Öncelikle 5’te çıkabildiğin bir iş bulduysan öp başına koy. Millet 18:00’da işten çıkıp 20:00’da anca evinde olabiliyor. 2 saatte Türkiye'den Almanya’ya uçakla gidiyorsun. Ayrıca heyecanlı kardeşler için şöyle söyleyelim. Tabi ki de çalışmamak ve bu düzene karşı çıkmak doğal hakkınız. Yani Mandıra Filozofu olabilirsiniz ama karnınızı doyurmak için geyik veya tavşan avlamayı öğrenmeniz ve kalacak yer içinde ormanda ev yapmayı bilmeniz lazım.

Gerçek hayat öyle değil. Bütün gün evde durunca sıkılıyorsunuz. Bütün gün Playstation oynamak veya instagramdan çıkmamak da sıkar. Youtube’da veya Netflix’de bir yere kadar yetiyor. Okunacak kitaplar, izlenecek diziler ve filmlerde sonuçta stok çabuk tükeniyor.

Ha ben bütün gün dışarlarda gezeceğim çimlerde yayılacağım, gezip tozup dolaşacağım veya turist gibi şehir şehir gezeceğim derseniz. Öncelikle her gün turist gibi gezecek parayı veya çimlerde bira içecek parayı nasıl bulacaksınız? Hadi dededen zenginsiniz diyelim her gün gezecek arkadaşları nereden bulacaksınız. Çünkü mesai saatleri içerisinde normal insanların ve tabi arkadaşlarınızın %90’ı bir işte çalışıyor oldukları için gelemeyecekler. Ha benim kız arkadaşım var derseniz de 1 günde 24 saat, 1 haftada 168 saatte Leyla ile Mecnun olsanız aşkı 6 ayda tüketirsiniz.

Eğer bu cümlede bahsedilen çalışayım ama 8-5 değil de freelance çalışayım. O zaman işin rengi başka. Ama şöyle örnek vereyim. Mesela ben yarı amatör lisanslı koşucuyum. Bende şuan 9-6 mesaili işte çalışmayayım da geçimimi milli atletler gibi bu spordan kazanayım isterim ama emin olun hobi bile işe dönüştüğünde işkenceye başlar. Sen günde 7-8 saat sanki mesai yapıyormuş gibi antrenman yapmalısın ki başarı gelsin, başarı gelsin ki para kazanabilesin.

Sözün özü çalışmak kötü bir şey değildir. Dünyanın hiçbir yerinde Amazondaki kabileden tut, Avustralya’da ki Aborjin, Antarktika’da ki Eskimo'ya kadar çalışmayayım bütün gün yatayım durumu olmuyor.

Saygılarımla
IkMania

 


Devamını oku... »

Home Office mi Office mi?

1 comments


Merhaba,


‘’-Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.’’


Bir virüs geldi ve mevcut dünyada düzen yeniden değişti ve taşların yerinden oynaması domino etkisi yarattı. Malum corona yüzünden dünyada çalışma sistemi revizeye uğradı ve hatta globalde Microsoft, Google gibi şirketler yanında Türkiye’de Koç Holding ve çoğu banka kalıcı olarak home Office düzenine geçti. 


Çalışma düzeninde bundan önceki en büyük değişim 1817 yılında Henry Ford’un 16-18 saat olan mesai saatlerini 8 saat uyku, 8 saat mesai, 8 saat dinlenme olarak değiştirmesiydi ve şimdi 2021 yılında tekrar çalışma düzeni değişiyor. Yani her 100-200 yılda bir iş dünyasında kartlar yeniden dağıtılabiliyor.


Değişime adapte olmak zordur ve yıllardan beri gelen alışkanlıkları kalıcı olarak değiştirmek bazen tökezlemelere neden olabilir ama unutulmamalıdır ki değişmeyen tek şey de değişimin kendisidir. Şimdilik büyük şirketlerde başlayan home Office sürecinin uzun vadede tüm şirketlere yansıyan yeni sistem olacağını bilmek için geleceği okumaya gerek yoktur.

Peki Home Office’ın yararları ve zararları nelerdir? 


Çalışan için en büyük artısı özellikle İstanbul gibi metropollerde sabah 2 saat akşam 2 saat toplam 4 saat trafikte kaybedilen zamanın kendisine kalması gelmektedir. Ayrıca yolda geçen sürenin kendisine kalmasının yanı sıra serbest zamanla ev kıyafetinde ve ev ortamında çalışmanın konfor rahatlığı, kadınlar ve erkekler için iş kıyafetleri için alınan takım elbise gibi giderlerin sıfırlanması en büyük artılardandır.


Madalyonun diğer yüzünde ise halihazırda ne de olsa 7/24 evde olunduğu için mesai kavramının kalkması, normalde 18.00’de biten mesainin ev ortamında geç saatlere sarkması, evde olunan zaman için mutfak masrafının artması, elektrik, su, telefon, kırtasiye masraflarının artması gözüküyor. Maddiyatla ilgili kavramlar dışında da en büyük eksisi ‘‘motivasyon’’ etkisinin çok çabuk kaybolması ve işyerinde sosyalleşme ihtiyacının sıfırlanmasıdır. 


İşyerleri açısından da en büyük artısı ofis kira gideri, elektrik, su, yemekhane, servis, internet, telefon giderlerinin, Kırtasiye masrafının azalması ve hali hazırda fabrika/üretim işletmeleri haricinde ki işyerlerinde artık fiziksel ofis olmadığı için özel güvenlik gibi giderlerin sıfırlanmasıdır.


Sonuç olarak hem çalışan hem işyeri açısından karşılıklı win-win durumunu ortaya çıkaran home Office kavramı corona sonrası çok yakın gelecekte kalıcı düzen olacak gibi. Sizde yorumlarda home Office mi yoksa Office ortamında mı çalışmak istediğinizi belirtebilirsiniz.


Saygılarımla,

iKMania


Devamını oku... »

Koşu Mentörlük ve IK

0 comments

Koşu Mentörlük ve IK
Merhaba,

Günün birinde her beyaz yakalının ucundan kıyısından tattığı üzere kendimi spora verdim ve ‘’ilgili amatör’’ olarak yaklaşık 1 senedir koşu sporuyla ilgileniyorum. Haftada bir çıkıp ter atmaktan ziyade prof. Olarak koşu yarışlarına belli bir disiplinle hazırlanınca aslında hedef ve performans odaklı çalışmanın gerek spor, gerek iş gerekse de özel hayatta ne kadar etkili olduğunu gördüm.

Özellikle bu dönemde PERYÖN’nün çok başarılı bulduğum ve her sene büyüyen organizasyonuyla beraber tekrardan Üniversite öğrencilerine koçluk/mentörlük yapacağım programa devam edeceğim. Bu arada ilk başladığı yıllarda Ege Üniversitesi ile çalışma olurken şimdi yelpaze genişledi ve diğer üniversiteleri de kapsayan çok yararlı bir proje oldu. Bu proje kapsamında çalışma hayatına yeni atılacak üniversite öğrencilerine de paralel olarak bireysel sporcunun hayatını araştırmayı tavsiye ediyorum. Yani nasıl ki spora ilk başladığınız yıllarda 200 metre koşunca tıkanıyorken azim, hedef ve performans odaklı çalışmanın sonucunda gün geçtikçe güçleniyorsunuz ve önceden 5 km koşuda tüm canınızı verecek gibi olurken şimdi güle oynaya 5 km.leri bitirip 21 km koşmaya başlıyorsunuz.

Çalışma hayatı da buna paralel ilerliyor. Öncelikle sizin belirli bir hedefinizin olması lazım. Mesleğinizi seçin. IT mi olacaksınız, bankacı mı? Muhasebeci mi olacaksınız İK mı? Bu hedef mesleği belirledikten sonra o mesleği elde etmek ve yükselmek odaklı olarak antrenmanlara/kendinizi geliştirmeye yılmadan başlamalı ve nasıl ki 21 km. lik bir koşunun sonunda finish çizgisini geçmenin hazzını yaşıyorsanız aynı şekilde o seçtiğiniz meslekte de çalışmanın, yükselmenin veya işinizde belirli bir çıtayı aşmanın hazzını da aynı şekilde yaşıyorsunuz.

Belki ileride bu konuda daha detaylı sayısal verilerle bir yazı daha yazarım.

Saygılarımla,
iKMania

Devamını oku... »

Haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil mi, yoksa 6 gün çalışma 1.5 gün tatil mi daha verimli olur?

0 comments


Haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil mi, yoksa 6 gün çalışma 1.5 gün tatil mi daha verimli olur?

Merhaba,

Belki duymuşsunuzdur. Rusya'da yeni sunulan yasa tasarısıyla haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil modeline geçiyor. Bilindiği üzere İsveç'te de günde 6 saat mesai oluyor. Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkelerde öğleden sonra siesta oluyor ve devlet daireleri dahil kapalı. Yani elin kapitalisti de komünisti de iş yaşamında kartları yeniden dağıtıyor!

Günümüz iş dünyasında hala daha 1950'lerden kalma modelle iş yapılması ilginç. Yani bundan 70 yıl öncesinde Henry Ford'un ortaya attığı modelde 8 saat uyu, 8 saat çalış, 8 saat dinlen modeli 2019 artık pek işlemiyor. (Günde 8 saat mesai kavramının ortaya çıkışıyla ilgili Henry Ford yazımı blogtan okuyabilirsiniz)

Günümüz hız ve tüketim çağı. Netflix'de izlenecek o kadar dizi ve film, okunacak o kadar kitap, izlenecek o kadar film, oynanacak o kadar oyun, gezilecek o kadar yer ve ülke var ki 8-6 kalıbı arasında preslenen insanlar zincirlerini bir türlü kıramıyor ve kendi kaçış rampalarını oluşturuyorlar. Mesela bizzat ben dahil bir çok tanıdığım iş yaşamından arta kendilerine kalan zaman o kadar kısıtlı olduğu için uykularından fedakarlık ederek 1'e 2'ye kadar Netflix izliyorlar.

Belki duymuşsunuzdur Türkiye 38 adet OECD ülkeleri arasında mesai saatleri en fazla ve en uzun çalışan ülkeler arasında ilk sırada. Peki Meksika'dan bile beter durumda en uzun ve en çok çalışan ülke olarak verimliliğimiz ne durumda? Bal yapmayan arı gibi miyiz yoksa tavşanı geçen kaplumbağa mı?

Rusya'daki haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil ve İsveç'in günde 6 saat mesai yapma olayına dönecek olursak eğer her zaman savunduğum bir durum vardır ve keşke yüksek lisansımı performans yönetimi üzerine değil de bu tez üzerine kursaydım. Türk iş dünyasında her zaman niteliğe değil niceliğe bakılıyor. Yani günde 12 saat çalışan ama yaya çalışan adam her zaman ''çok çalışan'' damgası yerken 8 saat çalışan ama az zamanda daha verimli çalışanlar göz ardı ediliyor. Konu hakkında bilimsel değerler mevcut değil ama insan psikolojisini bildiğimiz için az çok tahmin edebiliyoruz. Haftanın her 6 günü bir insanı 10 saat mesaiye diktiğinizde verimli çalıştırıyor olmuyorsunuz. Özellikle beyaz yaka olarak çalışanlar, kendinizde de deneyimleyeceğiniz üzere sabah 9'dan öğlen 12'ye kadar ayılma, kahvaltı, dedikodu faslıyla çeyrek bitiyor ve sonrasında yemeğe çıkılıyor. Yemekten sonrada saat 3'e kadar kahve, çay, dedikodu ve yemek sonrası çöken uyku mahmurluğuyla saat 3 ediliyor. Saat 3'ten sonrada 6'ya kadar toparlanma ve bir göz saatte de paydos ve servis saatini bekleyerek gün bitiyor. Yapılacak tüm işlerde de insan psikolojisi olarak ''ne de olsa günde 10 saat buradayım bir ara yaparım'' psikolojisine giriliyor. Özellikle ülkenin yarısı da cumartesi mesai yaptığı için %20 verimle günde 10 saat ve cumartesi de aynı iş yerinde tutulunca verimli çalışmıyor. Bunun yerine Rusya'da da üzerine kurulan tez gibi siz insanları 6.30'da dikip 8'de işyerine getirmek yerine uykusunu almış bir şekilde uyanmaya ve insancıl saatte çalışmasına olanak tanırsanız hem insanlar günde 10 saat değil de 6 saat mesaide olacağının farkında olup kısıtlı zamanda daha verimli çalışıyorlar hem de kendi hobisi, ailesine vakit ayırdığı için daha motive olmuş, çalışan bağlılığı sağlanmış ve %80 performansla çalışan yakalamış oluyorsunuz. Unutmayın ne kadar ekmek o kadar köfte!

Nalına vurduk şimdi de biraz mıhına vuralım...

Peki biz ülkemizde böyle güzel ütopyaları görür müyüz? Şahsen ben 31 yaşındayım ve bunu göreceğime inanmıyorum. Belki bir 50 sene sonra ancak her işyerinde haftasonu tatil moduna geçiş yapabiliriz. Onun dışında her ne kadar günümüz z kuşağı iş dünyasında yabana atılsa da bu düzeni değiştirecek olan isim bence onlar olacak. Şuanki koca holdingten mahalle esnafına, tekstil fasoncusundan ülkenin en büyük lojistik firmasına kadar tüm işverenler x veya babyboom kuşağı. Yani x kuşağının ''çalışmak için yaşamak'' bakış açısı yıkılmadığı sürece bu iş zor. Y kuşağı olarak bizde ara kuşakta olduğumuz için bizi pas geçecek ve çalışmak için yaşamaktan ''yaşamak için çalışmak'' felsefesini benimseyen z kuşağı patron oğulları yönetime geçmeye başladıkça 8-6 cumartesi yarım gün kalesi yıkılacak. Yani geleceğimizi kurtaracaksa Berkecanlar, Itırsular kurtaracak :)

Üzerine koca bir tez yazılacak olan haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil mi, yoksa 6 gün çalışma 1.5 gün tatil mi daha verimli olur tartışmasında bence kazanan belli. Rusya'yı bu güzel atılımı için tebrik eder, yazıyı daha fazla uzatmadan konuyu en güzel tarif eden bir Rus atasözü yorumuyla noktalıyorum.

"Cumartesi günü eşekler ve Türkler çalışır , pazar günü sadece Türkler çalışır. "

Saygılarımla,
iKMania










Devamını oku... »

Renklere Göre Kişilik Analizi

0 comments



Renklere Göre Kişilik Analizi
Merhaba,

Uzun süredir hem iş hem özel hayat yoğunluğundan dolayı uzun süre kalemim düşüncelerimi cümlelere dökmekten alıkoydu. Susuz geçen çöl vahasında suya kavuşmak için enerji depolaması açısından konuk yazar desteği aldım.  İşe Alım Uzmanı Eda Akar bundan sonraki süreçte kendi yazılarıyla destek sağlayacaktır. İlk blog yazısını aşağıdan okuyabilirsiniz.

Ben de en kısa sürede ‘’Koşu Sporunda Performans Değerlendirme’’ ile ilgili bir yazıyı kaleme alacağım.

Renginize Göre Karakter Analiziniz. İş Dünyasında ki Yerinizi Belirlemede Karakter Renginizin Önemi

Renkler kadar karakterimizi ortaya çıkaran başka bir şey daha olmadığı araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır, üzerimizde ki etkilerini ise hayatımızın her alanında görebilmeye hazırlıklı olun! Özellikle de iş dünyasında ki karakterinizin hangi renk olduğunu merak ediyorsanız bu yazı  tam da size göre.

Renklerin karakterimizde ki psikolojik ve fiziksel özellikleri ortaya çıkarma gibi bir  gücü olduğunu daha önce hiç duymuş muydunuz veya test etmiş miydiniz ?

İşte tam da bu sırada yapılan araştırmalardan yola çıkarak günümüzde ki  insan kaynakları birimlerinde kullanılan çoğu kişilik envanterlerinin renk uyumlarını ortaya çıkarmakta ve başvurmuş olduğunuz pozisyona uygunluğunuzu kontrol etmek için kullanılmaktadır.

Peki sizin iş dünyasında ki renk karakteriniz sizce nedir? Gelin hep birlikte bunu öğrenelim .

Araştırmalara göre karakter renklerimiz dört ana renk üzerinde toplanmıştır.

Kırmızı Renk İçin ;

·         Sosyallik
·         Zorlukların üstesinden pratik çözümler ile gelinmesi
·         Rekabetçi
·         Zaman yönetimi
·         Eleştirilere açık olmaması fakat karşısında ki eleştirmeyi sevmesi
·         Hırslı aynı zamanda akıcı konuşmaları ile ün salması
·         Kontrol mekanizmasını elinde tutmaları
·         Öz güvenlerinin bir hayli yüksek oluşu
·         Çok yönlü olup aynı anda bir çok işe konsantre olabilmeleri ,

Başlıca özellikleri arasındadır.

Kırmızı bir karaktere sahip iseniz dominant ve lider sınıf kadrosunun içinde yer almakta olup, zorlayıcı ortamlarda konuya egemen olma davranışını benimseyen ‘’zorluklara rağmen’’ başarmayı seven bir tutum ortaya koyabilirler.İtici gücü ve rekabet ortamını çok seven bireyler olup güçlerini işlerinde sorgulayıcı bir yapıya büründürerek devam ettirirler.İletişim sırasında durum ve olaylar kendi standartlarına uymadıkları taktirde eleştirme özelliklerini devreye sokmaktan hiç çekinmezler.

Bu yapıya sahip biri olduğunuzu düşünüyor iseniz liderlik vasfınızı kullanabileceğiniz alanlara yönelmeniz başarıya kolay ulaşmanızı sağlayacaktır.

Sarı Renk İçin ;

·         Hareketli
·         Çalışma düzenlerinin genellikle dağınık olması
·         Sevecen yapıda olmaları
·         Çalışan bireylerle aralarının iyi olması
·         Dış görünüşlerine önem vermeleri
·         Duygusal yapıda olup hayal kurmayı sevmeleri
·         Mutlu, uyumlu, takım çalışmalarına yatkın kişiler olmaları
·         Stratejik düşüncelerde ön plana çıkmaları.

Başlıca özellikleri arasındadır.

Sarı bir karaktere sahip iseniz yaratıcılık ve eğlence sektörü içersinde yer almanız gerektiği anlamına gelmektedir. İletişim alanında insanlarla kolay bir bağ kurabilirler, sezgilerini ve deneyimlerini iş dünyasında ki adaptasyon süreçlerinde kullanabilirler. Etkileyici konuşmalarıyla, eğlenceli tavırlarıyla birlikte iş arkadaşları tarafından dikkat çeken bireyler olarak da tanımlanabilirler.
Bu karakterde olduğunuzu düşünüyor iseniz İz Bırakan bir tarafınızın olduğunu sakın unutmayınız. Çalıştığınız birimlerin dinamik bir yapıya sahip olması motivasyonunuz sürekliliğini sağlayacaktır. Bu durumlarda daha çok sarı renkte ki karakterlerimiz için İnsan Kaynakları, Turizm ve Otelcilik, Tercümanlık, Psikoloji v.b gibi alanlarda çalışmalarının kendileri için doğru adımlar olabileceği yönündedir.

Yeşil Renk İçin ;

·         İşlerine ve yaptıkları göreve sadık bireyler olarak bilinirler
·         Onları anlamak diğer karakter özelliğine sahip kişilere göre daha zordur
·         İçe dönük bir yapıya sahiplerdir.
·         Hayır demeyi pek sevmezler
·         Başladıkları işi yarıda bırakmazlar gerekirse kimse demeden mesai yapabilirler
·         Bilinçli, heyecanlı, güvenilir bireylerdir
·         Aile yapısına ve takım uyumuna çok değer verirler
·         Hizmet sektörü, destek sektörü olan için uygun iş alanları kategorisine girer.

Başlıca özellikleri arasındadır.

Yeşil bir karaktere sahip iseniz barışçıl, planlamacı ve organizasyonel bir yapının içerisinde yer alması gerekmektedir.Olumlu ortamlarda statülerinin ve devamlılıklarının sağlanmaları için barışçıl bir davranış içerisinde olurlar, takımlarına uyumlu bir çalışma biçimi beslerler, dağınıklıktan hiç hoşlanmazlar ve çalışma ortamlarının düzenliliğini de kendileri sağlarlar.Kendi işlerini kendileri yapar ,başkalarına bu konuda güvenmezler. Çalışma disiplini konusunda çok titizdirler.

Bu karaktere sahip olduğunuzu düşünüyor iseniz takım içerisinde dinamik olabilecek biri olduğunuzun göstergesidir diyebiliriz.Takım içi çalışmalarının başında sizin liderliğiniz ile yönetilebilecek bir ruha sahip olduğunuzu unutmayın derim.

Mavi

·         Mükemmelliyetçi bireylerden oluşur
·         Mantıksal yanları baskındır
·         Özenli, düzenli ve dağınıklığı sevmeyen yapıları ile bilinirler
·         Analitik ve profesyoneldir
·         Kolay kolay birine güvenmeyi tercih etmezler
·         Hayatlarını planlı ve programlı yaşamayı tercih ederler
·         Yeteneklilerdir, aynı zamanda titiz çalışmayı severler
·         Hatalarını çabuk fark ederler ve anında çözüme kavuştururlar

Başlıca özellikleri arasında yer alır.

Mavi bir karaktere sahip iseniz kurallara bağlı, disiplinli, mantıklı ve uyumlu bir yapının içinde yer almanız gerekmektedir. Kurallara ve düzene uyumlu aynı zamanda yanlış yapmaktan kaçan bir davranışı benimseyerek çatışmayı sevmeyen bir yapının içinde olmayı tercih ederler.Çalışırken de kuralların , yetkilerin kesin olarak belirlenmesi ve işleyişin bu düzen içinde ilerlemesi çok önemlidir.
Bu karaktere sahip biri olduğunuzu düşünüyor iseniz kesinlikle disiplinize olmuş bir yapının içinde kurallara bağlı olarak çalışan ve ciddiyeti hiçbir zaman kaybetmeyecek yapılarda ki iş unsurları içerisinde bulunmanızın sizin için daha faydalı olacağını söylemek isterim. Muhasebe, Avukatlık , İhracat ve İthalat alanlarında bulunuyor olmanız sizi mutlu edebilir.

Bu analizlerimizden yola çıkarak ‘’Başarı ve mutluluk hangi renk olduğumuz ve hangi renk eylemlerde olduğumuza bağlı diyoruz” bu yüzden;

İşe alım süreçlerinde insan kaynakları birimleri bu ve buna benzer birçok kişilik envanteri testlerini uygulayarak, adayları kategorize ederek o işe uygunluğunu ölçmeye çalışmaktadırlar. Öncelikle kendi karakter analizinizi yaparak işe alım mülakatlarında o işe uygunluğunuzu testleriniz yapılmadan önce kendinizi gösterme fırsatı yakalayarak karakterinizin uygunluğunu gözler önüne serebilirsiniz. Bu durum sizi diğer adaylardan farklı kılacaktır.

Diğer taraftan içinizde diğer renklerin özelliklerini de barındırdığınızı hissediyorsanız baskın ve çekinik olan taraflarınızı ayırt etmeniz gerekecektir. Bunu fark ettiğinizde daha doğru adımlarla ilerleyeceğinizi görüyor olacaksınız.

Kariyer Hayatınızda Başarılar Dilerim,
Saygılarımla,
Eda Akar
İşe Alım Uzmanı


Devamını oku... »

20 bin TL ile Kurulabilecek İş Fikirleri

0 comments


20 bin TL ile Kurulabilecek İş Fikirleri

Merhaba. Öncelikle baştan belirteyim yatırım tavsiyesi değildir. (YTD)Kariyer koçu ve insan kaynakları olarak çalışıyorum. Maalesef görüşmeye gelen her 10 adaydan 9'unun işten ayrılma nedeni firmaların ekonomik nedenlerle işten çıkarma yapması. Şuan ülkedeki şartlar öyle bir duruma geldi ki insanlar para kazanmak için iş kurmuyor, para kazanmaktan umudu kestikleri için iş kuruyorlar. Yani herhangi bir şirkette işe alınmadıkları için kendi şirketlerini kurmak istiyorlar.

Yaptığım ve elde ettiğim gözlemler neticesinde;

- Eğer bir yeteneğiniz varsa ve zanaatkârsanız hiç şüphesiz (terzi, kuaför, berber gibi) zaten o paraya yapacağınız iş dükkân açmak.

- Keza dans etmeyi seviyorsanız ve bu yönde ilerleyip sosyal Latin danslar ve düğün dansları gibi bir kurs açabilirsiniz.

- Bu para ticarete atılmak için çok cüzi bir miktar. O yüzden sıfır maliyetli ve tek gideri bir laptop ve internet gideri olan bilgisayar programcılığı veya yazılım öğrenip gerek mobil oyun gerek diğer yazılımla ilgili bir iş kurabilirsiniz. Yazılımcı, mobil oyun geliştirme hususuyla ilgili daha sonra çok detaylı bir yazı yazacağım.

- O paraya çiğköfteci veya dönerci açma fikri zaten herkesin malumu.

- Eğer bir yeteneğiniz varsa gene sıfır hammadde odaklı bilginizi satabilirsiniz. Atıyorum insan kaynakları olarak danışmanlık, eğitim firması kurabilirsiniz veya bu yönde alt-yapı ve geçmişiniz varsa KOBİ mentörlüğü yapmak için bu parayı kullanabilirsiniz. Mal ve ürün satmak yerine fikrinizi ve bilginizi satmak daha öncelikli olmalı.

- Solucan oteli yetiştirme veya kültür mantarı gibi işler realite de ne getirir bilmem o yüzden paranızı o tarz işlere yatırmayın derim.

- Dediğim gibi bu para sıfırdan ticaret için çok cüzi. Bunu en iyi değerlendirmek için al sat şuan en mantıklısı. Her Türk’ün denediği gibi alibabacom’dan ucuza getirtip instagramda satmak işlerini birde siz deneyebilirsiniz. Yalnız burada da kritik nokta ben hepsiburada. com’a rakip olacağım derseniz 3. ayda batmanıza kefilim. Onun yerine spesifik bir ürünle instagram'dan satışa yöne bilirsiniz. Örneğin saatler, parfüm gibi gibi.

- Keza kadınlara ağırlıklı olarak yoga kursu açabilirsiniz. Sevgiliniz varsa veya siz kız iseniz bu parayı yoga kursu açarak değerlendirebilirsiniz.

- Uygun fiyata franchise veren firmaları araştırabilirsiniz.

- Butik kahveci veya şirin cafe açıp daha önce bu yolu deneyerek batmış olan 1000 kişiye ek olarak 1001. kişi siz olabilirsiniz.

- Bu paranın belli kısmıyla kendinize yatırım yapıp web designer kurslarını araştırabilirsiniz. Sosyal medya yönetimi, seo yönetimi veya web designer kurslarından birini seçip o yolda önce freelance işlerde çalışıp kalan parayı reklama yatırabilirsiniz.

- Kafası ticarete basan ve tekstil işlerinden anlayan birisiyle ortak olup fason açabilirsiniz. Bakmayın piyasa çok kötü olsa da ülkeyi kurtaracak olan üretim ve tekstildir. Tekstil fason firması açarak parayı değerlendirebilirsiniz.

- Bu söyleyeceğim espri amaçlı değildir. Kendinize güveniyorsanız veya daha teknik ve kavram olarak bu paraya Prof. ekipman alıp youtube kanalı açabilirsiniz. Meselâ yeni teknoloji ürünleri, cep telefonlarını inceleyip donanimhaber.com’ da yayınlayabilirsiniz. Mesut Çevik’in dediğine göre bu yolla kanalda 2 kişi işe başlamış.

Bu ekonomik dar boğazda çözüm Kobilerin elinde yatıyor. Keşke ekonomi iyi olsa da kimse üçe beşe bakmayıp şirket açabilse, iş kurabilse ve girişimcilik yapabilse. Bu noktada devletin de biraz insaflı olması gerekiyor. Zaten zor şartlarda girişimcilik yapan adama birde devlet girişiyor ve her ay sıfır kazancınız olsa da sizden almaya devam ediyor. Yaptığınız veya yapacağınız her işte görünmez ortağın devlet olduğunu unutmayın ve karınızın %40'ını devlet için çalıştığınızı unutmayın.

Son dipnotu vereyim: Altın işletme kuralıdır.

- İş kurma masrafları sonrasında cebinizde en az 12 aylık giderlerinizi karşılayacak maddi gücünüz olsun. İşletmenizin ilk 6 ayda kara geçmemesi olası. Eğer siz ben 1. aydan para kazanmaya başlarım derseniz hiç ticarete atılmayın batarsınız. 

Saygılarımla,
iKMania


Devamını oku... »