Devamını oku... »
Devamını oku... »
Bakmayın atanamamış Tedx konuşmacısı gibi CEO'larin bu konfor alanı takıntılarına.
Hayatta iş yaşamı dahil olmak üzere spor hayatımda bile bir felsefem vardır: Tekerlek dönüyorsa çomak sokma!
Günümüzde hele bu ekonomik konjonktürde millet o konfor alanını yakalamak için bile zaten yıllarını heba ediyor.
Şahsi fikrim "bir rutininiz olsun" insan bünyesi için hergün yeni bilinmemezlik, bilinen güvenli limandan daha fazla stres yaratıyor. Bilinmemezlik stres yaratır, bizde stres istemiyoruz. Yani insan beyni aynı belli ritüellere sahip olunca hayat kalitesini yakalıyor.
Siz bir hayalin peşinden koşup illa ki vücudunuza yaşatacağınız konfor alaninizdan çıkma stresi emin olun hergün aynı rutininizi yapmaktan daha zararlıdır. Hayat kalitesi de stresi azaltinca artar.
Açıkçası halk dilinde de nedir bu konfor alanı muhabbeti derseniz de; mevcut çalıştığınız işyeri haricinde başka bir firmadan teklif gelmesi halinde işinizi değiştirmeli mi değiştirmemeli mi olayıdır. Sadece maaştan bağımsız bir şekilde bunun milyon tane referansi vardır.
Kapatmadan önce bu konfor alanı muhabbetinde Leicester Üniversitesinde bir araştırma yapılmış:
Araştırma da insanlar konfor alanlarını terk ettiklerinde 'optimal performansları' neredeyse hiçbir zaman artmıyor. Hatta empirik kanıtlar gösteriyor ki bir insan konfor alanınndan ne kadar uzaklaşırsa performansı o kadar düşüyor.
Saygılarımla,
iKMania
Devamını oku... »
Beyaz Yakalı Koşucu
Özellikle genel spor çatısı altında Running kültüründe bu sporu yapanların %95'i hobi amaçlı yapmakta ve koşudan maddi bir beklenti en azından geçimini sağlayacak düzenli gelirli bir iş olarak yapmamakta.
Fatih Topçu gibi AslaDurma mahlasiyla sponsor geliri veya Türk elit atlet statüsüne çıkıp Running Coach'luk yaparak geçimini sağlayan kişiler zaten bir elin 5 parmağını geçmez.
Bir noktada akşam 18:00'dan sonra piste vardığınızda kurumsal takım elbiseyi çıkarıp spor ayakkabinizi giymenin ekstra terapi niteliği olmaktadir.
Mesela ben yazları hergün 5:30'da kalkıp mesai öncesi antrenman ve kışları da 18:00'dan sonra antrenmana gidiyorum.
- Peki bu zor olmuyor mu?
- Herhangi bir başka işte çalışmayıp 24 saatini koşmaya ayirabilsen daha rahat olmaz mı?
- Bütün gününü spora ayırabilecek birisiyle kısıtlı zamanda antrenman yapan birisinin avantaj/dezavantaji olmuyor mu?
Benim görüşüme göre mesaili ve part time'li bu şekilde sporcu olmak daha avantajli. En büyük artısı disiplin. Hergün kalktığın saat,ise gittiğin saat, işten çıktığın saat ve antrenmanlara ayırabileceğin saat belli.
Elbet bütün gününü spora ayırabilecek birisinin en büyük artısı spor saati. Özellikle kışın istediği saatte antrenmana gidebilmekte. Bana göre de en büyük eksisi de gene bu spor saatinin bolluğu. Özellikle yazın çalışsanız da çalışmasanız da 40 derece sıcakta mecburen sabahın köründe antrenman yapıyorsunuz. Ve kışında bütün gün sizin olduğu için ha şimdi ha 10 dk sonra ha 1 saate antrenmana gidiyorum deyip disiplinsizlikte yapabilmekte.
Son olarak kapatmadan önce, şahsen hem beyaz yaka hem de vardiyalı mavi yaka işte çalışıp 2 saat 50 dakikanın altında maraton koşan meslekli maratoncular tanıyorum.
Sizin bu konuda görüşünüz nedir?
Sizce çalışmayan birisi 8-6'li mesaide çalışan beyaz yakaya göre antrenman bakımından daha şanslı mıdır?
Saygılarımla,
iKMania
Devamını oku... »
Türkiye'de 2 Milyon Gencin Hiçbir Şey Yapmaması
Merhaba,
Tüik verilerine göre Türkiye'de 2 milyon 525 gencin ne okuyor ne de çalışıyor olması. Bu kişilerin gençlik içindeki oranı ise %21,4 imiş.
2 milyon gencin bu şekildene çalişması ne okumasi ve boş boş oturması incelenmesi gereken bir durum. Bizde inceleyelim.
Asgari ücret 17.000 TL
Hadi biz düz hesap 20.000 tl diyelim.
30 gün hiç durmadan çalışsanız 20.000tl para kazanırsınız. Eğer ev kiraysa 10.000 tl kira + fatura/yol/yemek/kiyafete gitse kenara attığınız 5000 tl ile orta üst seviye eli ayağı düzgün bir telefon almak için soluksuz 10 ay çalışmanız gerekir. Tabi 10 ay sonra almak isteyip 50.000 tl biriktiridiginiz telefonun fiyatı 50 binde sabit kalırsa.
Suan bugün iş hayatına yeni giren birisi zaten bırak ev almayı araba almayı bile unutsun.
Aklı olan tabi ki başkası için çalışırken öleceğine evde oturmayı tercih ediyor. En azından evde otururken yediğiniz ekmek dışında masrafınız yok.
iKMania
Devamını oku... »
Yoksa siz üniversiteleştiremediklerimizden misiniz?
Merhaba,
Yüksek lisans yapmış biri olarak söyleyebilirim ki bu devirde üniversite okumak
artık maliyet, zaman ve enerji kaybıdır. Artık günümüzde ODTÜ, İTÜ gibi veya
doktorluk gibi bölüm ve üniversite kazanamadıktan sonra tabela üniversiteleri
okumanın hiçbir faydası yoktur.
Hatta dershaneden bozma kampüsü olmayan herhangi bir iş hanında olan tabela üniversitesinde okumayı geçtim, Ankara’nın ötesindeki o Anadolu olarak geçen
herhangi bir ilde ki üniversite okumak bile beyhudedir.
Gerçek yaşamdan çok basit örnek vereyim. 20 yaşında üniversite sınavına
girdiniz. X üniversitesinde tekstil mühendisliği
kazandınız ve hadi bu bölümü de ya tutarsa değil de çocukluk hayal
mesleğiniz olarak severek kazandınız diyelim. Hazırlık dahil 4-5 sene
üniversite okudunuz. 5 sene sonunda üniversite bitti. Bu seferde 6 aylık staj
süreci ve eğer erkekseniz 6 aylık kısa dönem askerlik süreci başladı. Askerlik
ve staj sürecinden sonra en optimum senaryoda 1 sene iş aradınız diyelim. Etti
mi size 7 yıl. Toplamda 27-28 yaşında iş hayatına atıldınız.
Aynı zaman zarfında paralel evrende sizinle liseden mezun olup 20 yaşında
birisi fason tekstil imalathanesinde işe başladı diyelim. Eğer girişimci ruhu
varsa bu 7 sene içerisinde sıfırdan mutfaktan yetişip kendi tekstil atölyesini
kurup o 4 sene üniversite mezunu arkadaşı yanında asgari ücretle işe almak için
mülakatta masanın karşı tarafına otururken görürseniz şaşırmayın.
Ezcümle, Nişantaşı Üniversitende
iKMania
Devamını oku... »
Devamını oku... »
Merhaba,
İş hayatına yeni atılan 20'li yaşlarda heyecanlı ergen arkadaşlardan sıklıkla duyduğum bir söz. Bizde bundan 10 sene önce aynı yollardan geçtik.
Öncelikle 5’te çıkabildiğin bir iş bulduysan öp başına koy. Millet 18:00’da
işten çıkıp 20:00’da anca evinde olabiliyor. 2 saatte Türkiye'den Almanya’ya
uçakla gidiyorsun. Ayrıca heyecanlı kardeşler için şöyle söyleyelim. Tabi ki de
çalışmamak ve bu düzene karşı çıkmak doğal hakkınız. Yani Mandıra Filozofu
olabilirsiniz ama karnınızı doyurmak için geyik veya tavşan avlamayı öğrenmeniz
ve kalacak yer içinde ormanda ev yapmayı bilmeniz lazım.
Gerçek hayat öyle değil. Bütün gün evde durunca
sıkılıyorsunuz. Bütün gün Playstation oynamak veya instagramdan çıkmamak da
sıkar. Youtube’da veya Netflix’de bir yere kadar yetiyor. Okunacak kitaplar,
izlenecek diziler ve filmlerde sonuçta stok çabuk tükeniyor.
Ha ben bütün gün dışarlarda gezeceğim çimlerde
yayılacağım, gezip tozup dolaşacağım veya turist gibi şehir şehir gezeceğim
derseniz. Öncelikle her gün turist gibi gezecek parayı veya çimlerde bira
içecek parayı nasıl bulacaksınız? Hadi dededen zenginsiniz diyelim her gün
gezecek arkadaşları nereden bulacaksınız. Çünkü mesai saatleri içerisinde
normal insanların ve tabi arkadaşlarınızın %90’ı bir işte çalışıyor oldukları
için gelemeyecekler. Ha benim kız arkadaşım var derseniz de 1 günde 24 saat, 1
haftada 168 saatte Leyla ile Mecnun olsanız aşkı 6 ayda tüketirsiniz.
Eğer bu cümlede bahsedilen çalışayım ama 8-5
değil de freelance çalışayım. O zaman işin rengi başka. Ama şöyle örnek vereyim.
Mesela ben yarı amatör lisanslı koşucuyum. Bende şuan 9-6 mesaili işte
çalışmayayım da geçimimi milli atletler gibi bu spordan kazanayım isterim ama
emin olun hobi bile işe dönüştüğünde işkenceye başlar. Sen günde 7-8 saat sanki
mesai yapıyormuş gibi antrenman yapmalısın ki başarı gelsin, başarı gelsin ki
para kazanabilesin.
Sözün özü çalışmak kötü bir şey değildir.
Dünyanın hiçbir yerinde Amazondaki kabileden tut, Avustralya’da ki Aborjin,
Antarktika’da ki Eskimo'ya kadar çalışmayayım bütün gün yatayım
durumu olmuyor.
Saygılarımla
IkMania
Devamını oku... »
Merhaba,
‘’-Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.’’
Bir virüs geldi ve mevcut dünyada düzen yeniden değişti ve taşların yerinden oynaması domino etkisi yarattı. Malum corona yüzünden dünyada çalışma sistemi revizeye uğradı ve hatta globalde Microsoft, Google gibi şirketler yanında Türkiye’de Koç Holding ve çoğu banka kalıcı olarak home Office düzenine geçti.
Çalışma düzeninde bundan önceki en büyük değişim 1817 yılında Henry Ford’un 16-18 saat olan mesai saatlerini 8 saat uyku, 8 saat mesai, 8 saat dinlenme olarak değiştirmesiydi ve şimdi 2021 yılında tekrar çalışma düzeni değişiyor. Yani her 100-200 yılda bir iş dünyasında kartlar yeniden dağıtılabiliyor.
Değişime adapte olmak zordur ve yıllardan beri gelen alışkanlıkları kalıcı olarak değiştirmek bazen tökezlemelere neden olabilir ama unutulmamalıdır ki değişmeyen tek şey de değişimin kendisidir. Şimdilik büyük şirketlerde başlayan home Office sürecinin uzun vadede tüm şirketlere yansıyan yeni sistem olacağını bilmek için geleceği okumaya gerek yoktur.
Peki Home Office’ın yararları ve zararları nelerdir?
Çalışan için en büyük artısı özellikle İstanbul gibi metropollerde sabah 2 saat akşam 2 saat toplam 4 saat trafikte kaybedilen zamanın kendisine kalması gelmektedir. Ayrıca yolda geçen sürenin kendisine kalmasının yanı sıra serbest zamanla ev kıyafetinde ve ev ortamında çalışmanın konfor rahatlığı, kadınlar ve erkekler için iş kıyafetleri için alınan takım elbise gibi giderlerin sıfırlanması en büyük artılardandır.
Madalyonun diğer yüzünde ise halihazırda ne de olsa 7/24 evde olunduğu için mesai kavramının kalkması, normalde 18.00’de biten mesainin ev ortamında geç saatlere sarkması, evde olunan zaman için mutfak masrafının artması, elektrik, su, telefon, kırtasiye masraflarının artması gözüküyor. Maddiyatla ilgili kavramlar dışında da en büyük eksisi ‘‘motivasyon’’ etkisinin çok çabuk kaybolması ve işyerinde sosyalleşme ihtiyacının sıfırlanmasıdır.
İşyerleri açısından da en büyük artısı ofis kira gideri, elektrik, su, yemekhane, servis, internet, telefon giderlerinin, Kırtasiye masrafının azalması ve hali hazırda fabrika/üretim işletmeleri haricinde ki işyerlerinde artık fiziksel ofis olmadığı için özel güvenlik gibi giderlerin sıfırlanmasıdır.
Sonuç olarak hem çalışan hem işyeri açısından karşılıklı win-win durumunu ortaya çıkaran home Office kavramı corona sonrası çok yakın gelecekte kalıcı düzen olacak gibi. Sizde yorumlarda home Office mi yoksa Office ortamında mı çalışmak istediğinizi belirtebilirsiniz.
Saygılarımla,
iKMania
Devamını oku... »
Koşu Mentörlük ve IK |
Devamını oku... »
Haftada 4 gün çalışma 3 gün tatil mi, yoksa 6 gün çalışma 1.5 gün tatil mi daha verimli olur?
11:47 0 commentsiKMania
Devamını oku... »
Uzun süredir hem iş hem özel hayat yoğunluğundan dolayı uzun süre kalemim düşüncelerimi cümlelere dökmekten alıkoydu. Susuz geçen çöl vahasında suya kavuşmak için enerji depolaması açısından konuk yazar desteği aldım. İşe Alım Uzmanı Eda Akar bundan sonraki süreçte kendi yazılarıyla destek sağlayacaktır. İlk blog yazısını aşağıdan okuyabilirsiniz.
Ben de en kısa sürede ‘’Koşu Sporunda Performans Değerlendirme’’ ile ilgili bir yazıyı kaleme alacağım.
Devamını oku... »
Saygılarımla,
iKMania
Devamını oku... »