İK Bunun Neresinde?
Merhaba. Günümüzde İnsan Kaynaklarının bir çok alt süreci bulunmaktadır. İK ana
çatısı altında bir İK’dan performans yönetim, işe alım, oryantasyon, kariyer
planlama, ücret yönetimi, bordrolama ve özlük, iş hukuku mevzuatları işlemleri
beklenmektedir. Peki İK’nın kelime anlamı olan bu toz pembe kavramlarla
gündelik yaşam gerçekleri ne kadar örtüşmektedir?
Öncelikle farkına varılması gereken en önemli şey Personel Özlükçülük ile İK
birbirinden tamamen bağımsız şeylerdir. Eğer siz şirketinizde İK diye Personel
Özlükçü bulunduruyorsanız o şirkette bırakın beyaz yakayı mavi yakaya bile
herhangi bir oryantasyon hazırlanmaz, belirli bir işe alım sistemi
oluşturulmaz, yetkinlik bazlı mülakatlar yapılmaz, kariyer planlama yoktur,
keza Performans Yönetim Sistemi hak getire...Sadece personelcilikten gidip
çalışanların yıllık izinlerini ayarla, yasal haklarını ver, icralarını takip
et, PDKS’sını okut, SGK girişlerini yap, yemeğini ver, servisini ayarla, eksik
gün varsa bunu belirt, puantajlarını takip et...Ee İK bunun neresinde? Hani
çalışan motivasyonu, hani yetkinlik bazlı mülakatlar, hani ücret yönetimi, hani
oryantasyon.
Burada ayrılması gereken kırmızı çizgi de bir İK’dan ne beklendiği, şirketlerin
Personel Özlükçü mü yoksa İK’cı mı aradığında gizlidir. Bunun net tanımını
yapmak gerekmektedir. Ben ne personel özlükçü arkadaşlar tanıdım herhangi bir
mülakat tekniğinden habersiz ve hayatında mülakat yapmamış, tek işi muhasebeci
gibi sayılarla oynamak. İşte anlatmak istediğim nokta da bu işleri yapan
arkadaşlara da İK (Personel Özlükçü) denilmektedir.
Özellikle kariyer.net
tarzı sitelerde yayınlanan ilanlara baktığımda adam muhasebecinin görev tanımı
yapmış ama ilan başlığına İK Arıyorum demiş. Öyle bir İK yok! Kimi kendini
bilen, aradığı şey yanlış olsa bile en azından dürüst davranan işletmelere
de saygı duyuyorum. Yani her ne kadar az sonra başlığını vereceğim ilanı
hazırlayan bir İK en hafif tabiriyle meslektaşlarına ihanet etmiş olsa da
‘’Muhasebe ve İnsan Kaynakları’’ şeklinde verilen ilanlar işletmelerin ve
işverenlerin İK’ya bakış açısını özetlemektedir. Yani adamın mantığında ben bir
muhasebeci alayım, hem SGK girişlerini yaptırırım, hem SGK cezası yememek için
eksik günler, iş göremezlik raporu, e-bildirge işlemlerini yapar, hazır eli
değmişken de puantaj ve bordroda yapıp arada iki mülakata girse yeter
diyebilmektedir. Literatürde böyle bir şey yok. Dünyada muhasebeciyle İK’nın
yaptığı işleri aynı potada eritmeye çalışan başka bir ülke yoktur. Bana kalsa
SGK olayları ve bordrolama işi de tamamen muhasebeye bırakılmalıdır. Sistemde
bir çatlak var çünkü. Muhtasar beyannameyi sen yap sgk girişlerini ben yapayım.
İşe adamı ben alayım çıkışını sen yap, kıdem ve ihbarını ben yapayım o yaptığım
kıdem ve ihbarı adama sen ver. Karman çorman bir sistem. Bana kalsa puantaji
bordro ve SGK mevzuatlarının hepsini muhasebeciye verdiririm, İK olarak da
şirketlerde katma değer yaratacak diğer işlere yoğunlaşmasını öğütlerim. Bir İK
elbet SGK giriş çıkışlarını bilmeli, puantaj ve bordro mantığını bilmeli yeri
geldiğinde manuel bordro yapabilmeli ama bu demek değildir her İK bu Personel
Özlük işlerinden sorumlu olsun.
Ben her zaman
İK’ların da kendi kariyer planlarını yapmasını beklerim. Yani İK demek sadece
İK demek değildir. Sen kim olmak istiyorsun? İşe alımcı mısın, bordro uzmanı
mı, performans yönetim uzmanı mısın, idari işlerci mi, eğitim uzmanı mısın
yoksa sadece İşe Alım Danışmanı (Recruitment Consultant) veya Headhunter mısın? Yukarıda saydığım şeylerde
amacım tamamen Personel Özlükçünün ayrı bir kavram İnsan Kaynaklarının apayrı
bir kavram olduğunu belirtmekti. Yani personel özlükçü birisine de İK
denilmesine karşıyım. Bunun dışında her ne kadar İstanbul merkezli olsa da
sistemli firmalarda spesifik pozisyonlar oluşturulmuştur. Yani ben birisinin
Bordro Uzmanı olmasına karşı değilim bilakis sağlıklı sistem kurmak isteyen
işletmeler görev tanımlarını spesifik olarak ayırmalıdır. Bu konuda eski
dönemde çalıştığım şirket İK sistemini çok sağlıklı kurmuştu. İK’ya 5 kişi
alıyorsan eğer SGK mevzuatı, puantaj ve bordrolama işini biri yapsın, biri
Çalışan İlişkileri Uzmanı olsun tüm piknik, doğumgünü partisi, paintball
turnuvalarını o ayarlasın, biri Performans Yönetim Uzmanı olsun ve tek işi
performans yönetmek olsun, bir diğeri Eğitim Uzmanı olsun ki oryantasyondan
eğitmen değerlendirme eğitimine ve hatta İSG eğitimlerine o baksın ve geri
kalan biri de İK’cı olsun ki geri kalan oryantasyon, işe alım, kariyer yönetimi
gibi gibi işlemlere konsantre olabilsin.
Son tahlilde
toparlayacak olursak eğer gözlemlediğim kadarıyla İzmir’de İK denilen kavram
tamamen personel özlükten oluşmaktadır. İşveren sadece, aldığım adam sorunsuz
bordroyu yapsın, yıllık izinleri ayarlasın, yemeği versin servisi yürütsün,
arada da iki adam alsın yeter gözüyle bakmaktadır. Performans yönetim sistemi,
ücret yönetimi, kariyer yönetimi, eğitim analizi, iş değerleme, iş analizi ve
görev tanımlama, çalışan memnuniyet anketi ve motivasyon çalışmaları, CV havuzu
oluşturma ve yetkinlik bazlı mülakatlar, eğitim yönetimi ve oryantasyon
çalışmaları hak getire. E peki İK bunun neresinde?
Saygılarımla,
iKMania
Merhaba Anıl Bey,
YanıtlaSilMalesef ülkemizde IK'nin gorev tanımı tamda belirttiğiniz gibi. Bu durum sadecr Izmir"e has degil.Bir an evvel birseyler yapılmalı.işverenler eğitimin,motivasyonun, çalışan memnuniyeti yaratmanin önemini hala anlayabilmis değiller.
Şimdi bu yorumda tüm derdimi anlatamam ama bence olay şu. Evet büyük ve sağlam ik sistemi kurmuş kurumsal firmalar da herkesin görev tanımı ayrıdır. Yani 800 kişilik x firmasında 5 ik çalışıyorsa eğer bunlardan biri personel özlükçüdur form belge evrak işlerine o bakar, biri bordro uzmanıdır puantaj ve bordrolalari o yapar, biri işe alımcidir tüm mülakat ve işe alımları o yapar, biri çalışan ilişkileri uzmanıdır tüm piknik çiçek böcek işini o yapar diğeri de ya eğitim uzmanıdır oryantasyon ve eğitimi o yapar ya da Ik olarak geçer ki yukarıda saydığım görevlerin dışında kalan tüm ik süreçlerini o yapar. Ya da biri de performans yönetim uzmanı olur tek işi performanslara bakmak olur.
YanıtlaSilAma Izmir şartları altında veya Türkiye de geri kalan tüm şirketler aile şirketi veya kobi olduğu için bordoyu bilmeyen Ik ci yi işe almıyorlar. Yani onların gözünde işe alimcilar ik için yetersiz. Her ik hepsini bilmeli. Sadece Danışmanlık firmalarında ik olmak için işe alimci olmak yetiyor. Onun dışında her firma büyük ve kurumsal olmadığı için bir ik dan hepsini bekliyorlar.